Yıkık Hayatlar

Depremzedelerin Hayatı Nasıl Devam Ediyor

6 Şubat 2023’te yaşanan depremler, milyonlarca insanın hayatını kökünden değiştirdi. Bugün, o büyük felaketin üzerinden tam iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda enkazlar kaldırıldı, yeni binalar yapıldı, bazıları yeni hayatlarına tutundu, bazıları ise hâlâ bir belirsizliğin içinde yaşam mücadelesi veriyor. Ancak her biri, geride bıraktıklarıyla ve içinde oldukları yeni hayatla bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor.

İnsanlar, enkazdan sağ kurtulduklarında her şeyin düzeleceğini sanmıştı. Oysa enkazdan çıkmak, mücadelenin sadece ilk adımıydı. Konteyner kentlerde yaşayanlar, kalıcı konutlara geçenler, başka şehirlere göç edenler… Hepsinin ortak bir noktası var: Geçmişlerini geride bırakıp yeni bir hayata alışmak zorundalar. Ama bu, sandıkları kadar kolay olmuyor.

Konteyner Kentlerde Hayat: Bir Gün Nasıl Geçiyor?

Depremden sonra birçok insan için ilk durak konteyner kentler oldu. İlk başta geçici bir çözüm gibi görünüyordu. Ancak iki yıl sonra hâlâ bu konteynerlerde yaşamak zorunda olan binlerce insan var.

Adıyaman’da, konteyner kentlerden birinde yaşayan Emine Hanım, elindeki çay bardağını bir süre sessizce izledikten sonra, “İlk zamanlar, buradan birkaç ay içinde çıkacağımızı düşünüyorduk. Şimdi ikinci yılı dolduruyoruz. Evimiz vardı, bahçemiz vardı, şimdi buradayız. Komşularla kapı önünde oturmak diye bir şey yok, çünkü kapıyı açınca gördüğümüz şey daracık bir alan ve sessizlik” diyerek içinde bulunduğu durumu özetliyor.

Yan konteynerde oturan 19 yaşındaki Ahmet, depremden sonra hayatının tamamen değiştiğini anlatıyor. Babasını kaybettikten sonra ailesinin sorumluluğunu omuzlarına almak zorunda kalmış. “Eskiden işe gidiyordum, bir hayatım vardı. Şimdi günler birbirine benziyor, ne yapacağımı bilmiyorum. Konteynerden çıkınca neyle karşılaşacağımı da bilmiyorum. İnsan bir noktadan sonra her şeye alışıyor ama bu alışmak mı, yoksa kabullenmek mi, onu bile bilmiyorum” diye ekliyor.

İnsanlar konteynerlerden çıkmak istiyor ama ya yeni konutları hâlâ teslim edilmedi ya da kira fiyatları nedeniyle taşınmaları imkânsız. “Burası bir ev değil ama elimizden başka bir şey gelmiyor” diyor Emine Hanım. Ardından sessizce çayını yudumlamaya devam ediyor.

Kalıcı Konutlara Geçenler: “Evimiz Var Ama Mahallemiz Yok”

Bazıları için konteyner kentlerden çıkıp kalıcı konutlara taşınmak büyük bir değişim anlamına geldi. Ancak bu yeni düzen de her şeyi çözmüş değil. Yeni yapılan konutlara geçenler, sadece fiziksel olarak daha iyi bir ortamda yaşadıklarını söylüyor. Ama eskiden sahip oldukları sosyal çevre, mahalle kültürü ve alıştıkları düzen artık yok.

Hatay’da yeni yapılan toplu konutlardan birine taşınan Mustafa Bey, bu durumu şöyle anlatıyor: “Evet, başımızı sokacak bir evimiz var ama burası bizim mahallemiz değil. Eskiden herkes birbirini tanırdı, komşularımızı bilirdik. Şimdi herkes kapısını kapatıyor, kimse kimseyi tanımıyor. Dışarı çıkınca mahalle hissi yok, sadece üst üste dizilmiş binalar var.”

Zehra Hanım ise yeni evlerine alışmaya çalıştıklarını ama içindeki korkuların hiç geçmediğini söylüyor. Küçük bir artçı sarsıntının bile çocuklarını nasıl etkilediğini anlatırken gözleri doluyor. “Geçen gece hafif bir sarsıntı oldu. Çocuklar çığlık atarak uyandı. Onları sakinleştirmeye çalıştım ama kendi içimde aynı korkuyu yaşıyordum. Yeni bir evdeyiz ama biz hâlâ o gecedeyiz.”

Kalıcı konutlar bir çözüm gibi görünse de insanlar, eskiden sahip oldukları düzenin kaybolduğunu hissediyor. Yeni hayatlarına alışmaya çalışırken, içlerinde hep bir eksiklik hissi var.

Geçim Derdi ve İşsizlik: “Geçim Derdi Her Şeyden Büyük”

Deprem sadece evleri değil, geçim kaynaklarını da yok etti. İşyerleri yıkıldı, fabrikalar zarar gördü, tarım alanları kullanılamaz hale geldi. Depremzedeler için en büyük sorunlardan biri, hayatlarını nasıl sürdüreceklerini bilememek.

Mehmet Amca, Adıyaman’da yıllardır küçük bir bakkal işletiyordu. Depremde dükkânı yıkıldı. Sonrasında tekrar açmaya çalıştı ama müşterisi yoktu. “Eskiden sabah dükkânı açtığımda herkes uğrardı. Şimdi dükkân açık ama gelen yok. Çünkü buradaki çoğu insan artık burada yaşamıyor ya da parası yok. Biz sadece evimizi değil, geçimimizi de kaybettik” diyerek süregelen ekonomik zorlukları anlatıyor.

Gençler içinse durum daha da karışık. Çalışabilecekleri iş yerleri ya yıkılmış ya da kapanmış durumda. 22 yaşındaki Halil, depremden önce yerel bir inşaat firmasında çalışıyordu. Şimdi iş bulamıyor. “Günler boş geçiyor. Sabah kalkıyorum, kahveye gidiyorum, orada oturan herkes aynı şeyleri konuşuyor: İş yok, para yok, gelecek yok. Bir şeyler yapmam gerekiyor ama ne yapacağımı bilmiyorum” diyor.

Bazıları çareyi göç etmekte bulmuş. İstanbul’a taşınan Zeynep, burada bir iş bulmuş ama ailesi hâlâ Hatay’da. “Buraya alışmaya çalışıyorum ama içim rahat değil. Ailem hâlâ orada, ben buradayım. İstanbul’da yaşam çok pahalı, ama geri dönsem orada iş yok. İki arada bir derede kaldım” diyerek yaşadığı ikilemi dile getiriyor.

Çocuklar ve Eğitim

Depremin en derin izlerinden biri de çocukların üzerinde kaldı. Eğitimleri aksadı, okulları yıkıldı, yeni düzenlerine alışmaları zaman aldı. Fakat asıl mesele, onların içindeki korkuların geçmemesi.

10 yaşındaki Eylül, annesinin elini sımsıkı tutarak okula gitmek istemediğini söylüyor. “Ya okul da yıkılırsa?” diye sorduğunda annesi ne diyeceğini bilemiyor. “Her sabah onu okula götürmek için ikna etmem gerekiyor” diye anlatıyor annesi. “Her çantasını sırtına aldığında dönüp bana ‘Anne, deprem olursa ne yapacağız?’ diye soruyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Çünkü ben de korkuyorum.”

Eğitim devam ediyor ama birçok bölgede öğretmen eksikliği var. Depremden sonra bazı öğretmenler başka şehirlere tayin edildi, bazıları ise hâlâ geri dönmek istemiyor. Okullar açılmış olabilir ama eğitimdeki yaralar hâlâ kapanmış değil.

İki Yıl Sonra Neler Değişti, Neler Değişmedi?

İki yılın ardından bazı şeyler değişti, ama birçok şey aynı kaldı. Enkazlar kaldırıldı, yeni konutlar yapıldı ama insanlar hâlâ eski hayatlarını arıyor. İşsizlik sürüyor, eğitim aksıyor, psikolojik yaralar kapanmıyor.

Hatay’da bir çay ocağında oturan Hasan Amca, gözlerini uzaklara dikerek konuşuyor: “Deprem günleri herkes bizimleydi. Şimdi herkes kendi hayatına döndü. Ama biz buradayız, hâlâ yaşıyoruz, hâlâ mücadele ediyoruz.”

6 Şubat’ı anmak önemli ama asıl mesele, o günü yaşayanların bugününü unutmamak. Çünkü bu felaketin etkileri bir gün değil, bir ömür sürecek.

إرسال تعليق

Değerli okurlarımız,

Yorumlarınız bizim için önemli ve her bir görüşünüzü dikkate alıyoruz. Ancak, sağlıklı ve yapıcı bir tartışma ortamı yaratmak adına, yorum yaparken aşağıdaki kurallara uymaya özen göstermenizi rica ediyoruz:

• Saygılı Olun: Herkesin görüşüne saygı gösterin. Kişisel saldırılardan ve aşağılayıcı ifadelerden kaçının.

• Konu Dışına Çıkmayın: Yorumlarınızı makaleyle ilgili tutun. Konu dışı tartışmalardan kaçının.

• Spam Yapmayın: Tekrarlayan mesajlar, reklamlar veya spam olarak değerlendirilebilecek içerikler göndermekten kaçının.

Bu kurallara uymayan yorumlar, topluluğumuzun kalitesini korumak adına kaldırılabilir. Anlayışınız için teşekkür ederiz.